Neredeyse tam bir asır öncesi, 1900’lü yıllardan bir gün. Yemyeşil ormanlarıyla, tertemiz havasıyla başka bir İstanbul . Ve, bu güzelliğin tam ortasında Beykoz. Beykoz’un cennet ormanlarından kaynağını alan, cam gibi, şeker gibi, bir su. Öyle bir su ki, içen içmeye doyamıyor. O yıllarda Tanzimat Dönemi’nin, ünlü romancı ve gazetecilerinden Ahmet Mithat Efendi kendi arazisi olan Beykoz Dereseki Köyün’deki özel Müezzinoğlu ormanlarından çıkan bu suya Sırmakeş adını koyar.
2000’li yıllara geldiğimiz bugün, aynı yerde, yine Beykoz Dereseki Köyün’de o cennet korunuyor. O cennetten Sırmakeş suyu akmaya devam ediyor. Ve Sırmakeş’in suyu yüzyıldır süren bir gelenek haline geliyor. Osmanlı İmparatorluğu ‘nun bu son döneminde diğer ülkelere gönderilen kıymetli hediyeler arasında bir damacana Sırmakeş Suyu büyük kabul görmüştür. Sırmakeş suyu saraylara tulumlara küplerle taşınmış , iftar sofralarında özel misafirlere Sırmakeş suyundan kahve pişirmek ayrı bir prestij sayılmıştır. Zaman değişti, insanlar değişti, İstanbul değişti, Sırmakeş tadı, Sırmakeş farkı hiç değişmedi.
Tulumbaları, küpleri, cam şişeleri gören Sırmakeş bugün en son teknoloji ürünleriyle üretilerek sizlerin su içme keyfi olmaya devam ediyor. Geleneksel lezzetin , çağdaş sunumu Sırmakeş. Su içmek bir ihtiyaçtır. Sırmakeş içmek ise bir keyif ve ayrıcalıktır. Doğadan tüm saflığıyla bardaklarınıza dökülen Sırmakeş, farklı boyutlarda, farklı ambalajlarıyla sizlere ulaşıyor.
Yorum yazın